Delikan, "Glutatyon üç aminoasitten oluşan bir peptiddir. Bu aminoasitler; sistein, glutamik asit ve glisindir. Glutatyon, insan vücudunda sürekli olarak oluşan serbest radikaller ve reaktif toksik maddelerin etkisiz kılınmasını sağlayan önemli bir antioksidan, güçlü bir savunma mekanizması. Sağlıklı kalmak ve hastalıklardan korunmak için gerek duyulan önemli moleküllerden en etkili olanıdır" diyerek, açıklamasında şunları ifade etti:
"Özellikle sigara ve alkol kullanımına bağlı vücutta oluşan zararların önlenmesinde temel öneme sahiptir. Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama ve birçok kronik-dejeneratif hastalıkların oluşumunda serbest radikallerin artışı önemli bir etkendir. Dolayısıyla glutatyon bu hastalıkların oluşum risklerini de azaltmaktadır. Glutatyon diğer organlara oranla karaciğerde daha yüksek konsantrasyonlarda bulunur.
Glutatyonun Faydaları:
Antioksidan etki: Metabolik olaylar, maruz kalınan radyasyon ve daha birçok zararlı etken vücudumuzda hücrelere zarar veren serbest radikallerin oluşumunu destekler. Oluşan bu moleküller aşırı miktarda arttığında ise hücreler zarar görür ve birçok hastalığa zemin hazırlanır. Glutatyon bu noktada devreye girerek serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Bu sayede vücut serbest radikallerin etkilerinden korunur ve hücrelerin zarar görmesi engellenir.
Vücudun enerjisini yükseltici, kas performansını artırıcı etki: Karaciğerde üretilen ve vücudun savunma sisteminde yer alan glutatyonun başlıca görevlerinden biri karaciğerin korunmasıdır. Böylelikle karaciğerde enerji üretimi için gerekli olan glikoz, glikojene dönüştürülerek korunur ve ihtiyaç halinde glikoza çevrilerek enerji üretimine katılır. Kandaki besin maddeleri depolanır ve ihtiyaç durumunda işlenir. Spor öncesi takviye sağlandığında da kas gücü ve verimliliğini artırdığı yapılan araştırmalarda görülmüştür.
Karaciğer yağlanmasında tedaviyi kolaylaştırıcı etki: Obezitenin artması, kötü beslenme ve sık karşılaşılan insülin direnci non-alkolik karaciğer yağlanması riskini artırır. Glutatyon takviyesinin yapılan araştırmalarda karaciğer hasarını engellediği ve non-alkolik karaciğer yağlanmasını gerilettiği kanıtlanmıştır.
Tip 2 diyabet ve insülin direncinin zararlı etkilerini azaltıcı etki: Kronik stres ve inflamasyon insülin direncine sebep olan durumlar arasındadır. Tip 2 diyabette glutatyon takviyesi insülin direncinin yenilmesinde, aşırı insülin salınımına bağlı inflamasyonun azaltılmasına ve oksidatif yükün rahatlatılmasına yardım ederek tedaviyi kolaylaştırır, yüksek kan şekerinin yarattığı sinir hasarını azaltır.
Tümör hücrelerinin oluşumunu azaltıcı etki: Antioksidan maddeler, vücuttaki oksidasyonu önleyici veya yağların otoksidasyon hızını yavaşlatan maddeler olarak tanımlanabilir. Vücudun en güçlü antioksidanı glutatyon serbest radikallerle reaksiyona girerek hücrelere zarar vermelerinin önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anormalleşme ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin daha az hissedildiği bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Kısaca özetlenirse; enerjinizi artırır, yaşlanma sürecini yavaşlatır, kas ve eklem sorunlarını giderir, bağışıklık sistemini güçlendirir, karaciğeri ve böylelikle diğer hücreleri toksinlerden temizler ve korur, zihinsel odaklanmayı artırır, sağlıklı uyku uyumanızı sağlar, stresin etkilerini farkedilir düzeyde azaltır, cildi güzelleştirir.
Glutatyon Ağızdan Alındığında Etkisi:
Glutatyon vücutta redükte ve okside olarak 2 ayrı formda bulunur. Redükte glutatyon serbest radikalleri etkisiz hale getirerek okside forma dönüştürür, karaciğerde kendini yenileyerek redükte formda hücrelere geri döner. Oral yolla alınmak istenen glutatyon takviyelerinin birçoğu okside formda olduğundan biyo yararlanımı çok düşük ve emilimi de az olduğundan tercih edilmemektedir. Bunun yerine glutatyon sentezini artırmaya yardımcı olacak besinlerin tüketimi daha çok önerilmektedir.
IV (Damardan) Glutatyon Tedavisinin Faydaları:
Glutatyonu artırmanın ve aktif kullanılmasını sağlamanın en etkili yolu elbette ki IV yol ile damardan almaktır. Damardan glutatyon alımı bu takviyeyi dışardan direk kan dolaşımına sağladığı için vücudun serbest radikallerle savaşma gücünü destekler ve hücrelerin korunmasını kontrol altına alır, yaşlılık belirtilerinin oluşması yavaşlatılır, hastalıklardan korunma olasılığı yükselir.
Damardan alımda;
Oksidatif stresi azaltır,
Hücreleri korur, yeniler, yaşlanma belirtilerini geciktirir,
Kandaki protein, enzim ve bilirubin seviyesini artırır,
Karaciğer yağlanmasını geciktirir,
Sigaranın sağladığı toksik etkiyi yok etmeye yardımcıdır,
Yaşlı bireylerde insülin direncini azaltır,
Parkinson hastalığı belirtilerini azaltır,
Daha genç ve canlı görünen bir cilt sağlar,
Cilt beyazlamasına yardımcı olur,
Uyku apnesi tedavisinde kullanılır,
Otizm tedavisinde kullanılır,
Alzheimer hastalığı tedavisinde aktif olarak kullanılır.
GLUTATYONU ARTIRMAK İÇİN NE YAPMALI?
Vücut doğal yoldan glutatyon üretmekte ama bu üretim yaşla birlikte azalmaktadır. Çevre kirliliği ve toksinler glutatyon düzeylerinin azalmasına neden olmaktadır. Özellikle asetaminofen, ibuprofen gibi ilaçlar, antibiyotik, yapay tatlandırıcılar, stres, radyoterapi, GDO‘lu yiyecekler, alkol, ağır metaller vücuttaki glutatyonu tüketmektedir.
Glutatyon azaldığında serbest radikallere karşı korunamayız. Glutatyonu artırmanın ve aktif kullanılmasını sağlamanın en etkili yolu elbetteki IV yol ile damardan almaktır. Bu glutatyonun kullanımını daha sağlıklı ilerletmek için de beslenme düzenine dikkat etmek; selenyum, magnezyum, çinko, C vitamini, E vitamini gibi vitamin ve minerallerin alımını desteklemek gerekmektedir.
YAŞLILIKTA GLUTATYONUN ETKİSİ
Yaşlanma ve stres sonucu glutatyonun kandaki seviyesi düşmektedir. Yaş ilerlemelerine bağlı olarak glutatyondan eksik kalan vücut, serbest radikallerle savaşan bir molekülün gücünü hissedemez ve hastalıklara yakalanma olasılığı yüksek oranda artar. Yaşlanmaya karşı hücreleri koruma etkisi olan glutatyonun vücutta üretimi yavaşladığı için yaşlılık belirtileri hızlı olarak ilerler. Yaşlılıkta IV (damardan) glutatyon alımı bu takviyeyi dışardan direk kan dolaşımına sağladığı için vücut serbest radikallerle savaşmaya başlar ve hücrelerin korunması kontrol altına alınır, yaşlılık belirtilerinin oluşması yavaşlatılır, hastalıklardan korunma olasılığı yükselir.
GLUTATYON’UN KANSER HÜCRELERİNE ETKİSİ VAR MI?
Bazı antineoplastik ilaçların ve bazı metabolik son ürünlerin konjugasyonla detoksifikasyonu glutatyonun başlıca görevleri arasında yer almaktadır. Glutatyon mekanizması ile, ilaç metabolizması, kanser toksisitesi, immünoloji, makromolekül biyosentezi, endokrinoloji ve yaşlanma gibi değişik konular arasındaki ilişki yaygın olarak araştırılmış ve bununla ilgili bazı çalışmalar çıkarılmıştır.
Diyabet ve diyabet komplikasyonlarının gelişimi, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, romatoit artrit, behçet hastalığı, çeşitli deri ve göz hastalıkları, kanser gibi birçok hastalıkta ve yaşlılıkta serbest radikal üretiminin arttığı yapılan araştırmalarda görülmüştür.
Glutatyon bilindiği gibi vücutta güçlü bir antioksidan, serbest radikal avcısı olarak görev yapmaktadır. Dolayısıyla bu özellikleri sayesinde hücrelerin anormalleşme ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttığı gibi, hücre yıkımını da azalttığı için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir hayat yaşama şansını sunar.
DOĞRU BESLENMENİN GLUTATYON’A ETKİSİ
Toksinler ve ağır metaller yağ dokuda, bağırsak florasında, beyin dokuda tutulurlar. Ortaya çıkan romatizmal, fizyolojik ya da psikolojik belirtiler bizlere, detoks mekanizmalarının sağlıklı çalışmadığını anlatır. Tarım ilaçları ve GDO’lu üretim sebepli besinlerle beslenme nedeniyle, glutatyon sentezini destekleyecek faydayı vücudumuza sağlayamayız.
Glutatyon içeriğinde kükürt molekülleri bulunmaktadır. Bu sebeple karaciğerde glutatyon üretimini artırmaya yardımcı olan besinler arasında kükürtten zengin olan soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, lahana, radika, su teresi, brüksel lahanası, deve dikeni ve şalgam sayılabilir."
Sevil Sınayuç