Çorum'un çeltik üretim alanlarında yapılan incelemeler ve mevsim değerleri göz önüne alındığında Çeltik Yanıklığı (Pyriculariaoryzae Cav.) hastalığının bazı parsellerde görüldüğü ve diğer alanlarda ise uygun iklimsel değerler bulunduğunu dile getiren Orhan Sarı, üreticilerin tarlalarını kontrol ederek hastalık görülen sahalarda İl/İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri ile iletişime geçerek ilaçlamaya karar verilmesi konusunda çiftçileri uyardı.
"Yanıklık hastalığına (yaprak, boğum, salkım, salkım sapı yanıklığı) kurt boğazı, sam vurması, pas, gibi isimler de verilmektedir. Kışı çeltik tohumlarında, hasat sonrası tarlada kalan bitki artıklarında veya darıcan (Echinochloacrus-gailiRoem et Schult) gibi bazı yabani buğdaygillerde geçiren hastalık etmeni Fungusolup; misel formunda kışı geçirir. Bunların oluşturduğu konidiosporlar rüzgar veya sulama suyu ile sağlam bitkilere ulaşarak uygun koşullarda, sekonder (ikincil) enfeksiyonları oluştururlar" diyen Orhan Sarı şu bilgilere yer verdi:
Yanıklık hastalığının gelişmesinde; yüksek sıcaklık ve orantılı nem ile yağış miktarı ve yağışlı gün sayısı önemli olup; hastalık oluşumu için; optimum sıcaklık 25-28°C orantılı nemin %85-100 olması ve diğer koşulların uygun olması yeterlidir.
İlimizde yağışlar, günlük oluşan çiğ gibi mevsimsel faktörlerin yaratmış olduğu rutubet ortamının, yaprak üzerinde günün geç saatlerine kadar devam etmesi, hastalık oluşumunu artırmaktadır.
Bitkide belirtiler yaprak, yakacık, kın, boğum, salkım, salkım boğumu ve tane kavuzlarında görülür. Yaprak lekeleri temmuz ayından itibaren görülmeye başlar. Bu lekeler iğ veya baklava dilimi şeklinde, iki ucu sivri, ortası gri-bej veya saman sarısı renkte olup etrafı kahverengi bir hale ile çevrilidir. Lekelerin şekli, sayısı, büyüklüğü çeltik çeşidinin duyarlılığına, etmen ırkının hastalandırma yeteneğine ve hastalık gelişimi için çevre koşullarının uygunluğuna bağlı olarak değişir. Başlangıçta ayrı ayrı ve küçük olan lekeler daha sonra büyüyüp birleşerek yaprağın tamamen kurumasına neden olabilirler.
Etmenle bulaşık olan yakacık, iplikle sıkılmış gibi bir görünüm alır. Yakacıktaki leke, yaprak kınına doğru uzanabilir. Kın üzerindeki lekeler yaprak ayasındakilerden farklıdır. Sap üzerinde ise yağ lekesini andıran belirtiler oluşur ve bu lekelerin üzerlerinde petrol yeşili renkte küf gelişir. Bitki üst kısmından çekilirse boğumdan kopar ve çoğunlukla boğumun alt kısmında bitki sağlam olmakla beraber, sonraki dönemlerde alt kısımlardaki, birinci ve ikinci boğumlarda önce doku yumuşaması, sonra kahverengileşme ve siyahlaşma şeklinde görülen "boğum enfeksiyonları" meydana gelir.
Salkım oluşumundan sonra, salkımın hemen altındaki boğumda da yanıklık enfeksiyonu görülebilir. Buna "salkım boğum yanıklığı" ismi verilir. Bu durumda salkım normal yeşil renk yerine, mavi-yeşil renk alır. Boyun enfeksiyonunun oluş zamanına göre, ya kavuzlar içinde tane hiç oluşmaz ve boş kavuzlar meydana gelir veya ince, cılız, çimlenme yeteneği ve pazar değeri olmayan, tebeşir gibi beyaz daneler oluşur. Hastalığın görülmesinde etmene dayanıksız çeşit kullanımı; yüksek dozda kullanılan azot miktarı, fosfor eksikliğine sebep olan dengesiz gübreleme, azotun zamansız uygulanması, sık veya geç ekim yapılması, su seviyesinin derin tutulması, serin sulama suyu ve mahsulün susuz bırakılması gibi kültürel koşullar, hastalık gelişmesini teşvik eder hastalık tarlada başlangıçta, azotlu gübrenin fazla kullanıldığı veya daha sık ekim yapılan kısımlarda, 1-2 m çapında çökmüş haldeki ocaklar olarak dikkati çeker. Eğer, hastalığın gelişmesini teşvik eden uygun koşullar devam ederse, bu ocakların çapı büyür ve hatta tarlanın tümünü kaplayabilir. Epidemi yıllarında zarar oranı, bazı tarlalarda %100'e ulaşabilir.
Mücadele için;
Hastalıktan ari sertifikalı tohumluk kullanılmalıdır.
Hastalığa toleranslı veya dayanıklı çeşitler ekilmelidir.
Hasat sonrası tarladaki hastalıklı bitki artıkları yok edilmelidir.
Analiz sonuçlarına göre dengeli gübreleme yapılmalı ve aşırı azotlu gübre kullanımından kaçınılmalıdır.
Tarlada su seviyesi derin tutulmamalıdır.
Gereksiz yere su kesimi yapılarak, mahsul susuzluk stresine sokulmamalıdır.
Sulama suyunun soğuk olmamasına özen gösterilmelidir.
Ekim zamanında yapılmalıdır.
Sık ekim yapılmamalıdır.
Çeltik yanıklığına karşı, tohum ve yeşil aksam ilaçlaması şeklinde kimyasal mücadele yapılır. Tohum ilaçlaması mutlaka koruyucu olarak yapılmalıdır. Yeşil aksam ilaçlamasında, hastalık belirtileri bölgede görülür görülmez veya hava koşulları hastalık gelişmesine uygun şekilde gidiyorsa, hemen ilaçlama başlatılmalıdır. Gerekirse ilacın etki süresine ve hava koşullarına bağlı olarak ikinci veya üçüncü ilaçlama uygulanmalıdır.
2019 yılı verilerine göre ilimiz de 75.306 da alanda, 57.904 ton çeltik üretimi yapılmakta olup bu sayısal veriler ile İlimiz, ülke çeltik üretiminde önemli bir yerdedir. Üretim ve verimimizi her yıl artırmak üreticilerimizin zaten bildiği başarılı olduğu konuda İl İlçe Müdürlükleri olarak sahada çiftçimizin yanında olmaya gayret göstermekteyiz. Ekonomik öneme sahip ürünlerde hastalık ve zararlılar konusunda üreticilerimizin mutlaka İl/İlçe Müdürlükleri ile irtibat halinde olmaları; etmenin tespiti durumunda en yakın il/İlçe Müdürlüğüne gidilerek teknik destek alarak mücadele için ruhsatlı pestisitleri kullanmaları gerekmektedir”
Ceren Bilan Topal