Medyada itibar cinayetleri arttı.
İnsanlar sadece fiziken öldürülmez, yaralanmazlar.
Bir de hiçbir şekilde doğruluğu olmayan, gerçeklerle uyuşmayan, itibarları yok edilmek, onurları ile oynanmak için kurgulanan iftira ve isnatlarla yok edilmek istenirler.
Tarih bunların örnekleri ile doludur.
Pek çok devlet ve siyaset adamı ne yazık ki, işini iyi yaptığı, hakkı savunduğu, kimsenin maşası olmadığı, birilerinin nasırına bastığı, çıkarlarını zedelediği için bu haysiyet cinayetlerine maruz kalmışlardır.
Geçmişte yapmış olduğum görevler esnasında hakkımda yazılıp çizilenlerden ötürü bugün de varlığını sürdüren birçok medya grubuna ve yazarlarına karşı açmış olduğum 38 davanın tamamını kazanmış birisi olarak bunları söylüyorum.
Bu haysiyetsizlikler kırar, yaralar, incitir, üzer. Sadece hücum edileni değil, ailesini, çevresini ve sevenlerini de tarifsiz üzüntülere sevk eder.
Yalan olduğunu siz bilirsiniz, çevreniz bilir, sizi tanıyanlar bilir ama birileri de ya inanırsa diye o kadar düşünürsünüz ki, zaten bu duygular sizi dert sahibi yapar. Müfteri de bir şekilde amacına ulaşır…
Bazen “bu günün haberi yarının çöpü” demek istersiniz ama onurunuz, şerefiniz, haysiyetiniz buna izin vermez. O ana kadar büyük bir özenle, titizlikle taşıdığınız sıfatların böylesine ahlaksızca taciz ve tecavüzlere uğratılmasını hazmedemezsiniz…
Bu günlerde hedefte yine başarıları ile öne çıkan isimler var. İşlerine güçlerine bakıyorlar. Çalışıyorlar.
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı. Eşi de muhterem bir hanımefendi ve çok çalışkan bir insan. Bakıyorsunuz bazen kendisini ve bazen de eşini hedefe oturtuyorlar…
Dertleri açık. Onlar üzerinden Cumhurbaşkanı'na vurmak…
Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanı. Görevini yapıyor. Dinin hükümlerini hatırlatıyor.
Kabul edersiniz, etmezsiniz, inanırsınız inanmazsanız ama o işinin gereğini yapıyor…
Bu insanlara yönelik itibar cinayetlerini, kişiselleştirerek yapılan saldırıları görünce aradan geçen yılların ne yazık ki, zihniyetlerde zerre etkisi olmadığını görüyor ve bir kat daha üzülüyoruz…
“Bir milyar doları var”, “muhtar bile olamaz” diye manşetlerin atıldığı günlerde RTÜK üyesi idim, konuyu gündeme getirdim. Hep saygı ile hatırlayacağım bazı üyelerimizin de hassasiyeti ile bu manşetleri ekranları ile destekleyen gurubun televizyon ve radyolarına bir hayli cezalar verdik.
O zaman siyasi yasaklı olan mağdur beni aradı ve teşekkür etti. Kendisini ve ailesini derinden yaralayan bu haysiyetsizliklere karşı tavrımdan ötürü duyduğu mutluluğu belirtti.
O medya grubun önde gelenleri ise, beni RTÜK üyeliğine aday gösteren siyasi partinin liderine şikâyet ettiler ve birtakım itham ve ilzamlarda bulundular.
Yetmedi gazetelerinde hakkımda pek çok iftiralar yazdılar.
Beni RTÜK üyeliğine aday gösteren ve seçilmemi sağlayan Siyasi partimizin saygıdeğer lideri, olayı anlamak için beni davet etti ve şikâyetlerin nedenini sordu, anlattım.
“Belge yok, bir insana karşı linç kampanyası var. Üstelik o insanın şu anda eli kolu bağlı, siyaset yapmasına engel konulmuş. Görevi esnasında birilerinin çıkarlarına taş koyduğu için şimdi saldırıyor ve hiçbir şekilde yerinden kalkamasın istiyorlar…
Onun bir ailesi yok mu? Annesi, babası, kardeşleri, eşi, evlatları, akrabaları yok mu?
Böylesi bir karalamaya, itibar cinayetine izin verir isek, yarın bizim gücümüzü kaybettiğimiz günler geldiğinde bize de benzer şekilde davranılır ise kim, nasıl sahip çıkacak, hakkı üstün tutacak?”dedim.
Dedi ki, “Devam et. Hakkı savun, her zaman arkandayız. Kimseden korkma. Sadece Allah korkusu ile hareket et. O zaman zaten kimse doğrunun önüne geçemez.”
Altı yıl RTÜK üyeliği yaptım ve her zaman arkamda işte bu büyük gücü gördüm.
O günkü siyasi yasaklı ve iftiralara uğrayan, “bir milyar doları var” iftiraları atılan, “muhtar bile olamaz” denilen kişi bugün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan.
“Doğru bildiğin yolda yürü, hakkı savunmaya devam et, arkandayız” diyen kişi ise MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli…
Cumhurbaşkanımızın Fahrettin Altun’a ve Ali Erbaş’a yapılan saldırılara karşı koyduğu tavır aklıma o günleri getirdi.
Günler geçiyor, dönemler geçiyor, yalancıların biri gidiyor, biri geliyor. Haysiyetli insanlar bu toplumu ayakta tutuyor.